YEŞİL TUNUS! (Tunis-i Hadra)
![]() |
Tunus Bayrağı |
Kardeşimi Türkiye'de bırakarak, 29 Aralık 2012 Cumartesi günü, TunusAir'e ait bir uçakla, Tunus'un başkenti Tunus'a doğru yola koyulduk.
Tunus seyehatimize başlamadan önce, Tunus'la ilgili genel bazı bilgileri hatırlatmakta fayda var.
Tunus, 10 milyon nüfusa sahip, Afrika'nın kuzeyinde bulunan bir Akdeniz ülkesi. Komşuları da, yine kendileri gibi Arap olan Libya ve Cezayir.
Tunus'un hilal ve yıldızlı bayrağı, bizim bayrağımızı andırmaktadır. Rivayete göre de, Tunus'u 1957 - 1987 arası 30 sene diktatörlükle yöneten Habib BURGİBA, halkı kandırabilmek için 'halifenin bayrağı' diyerek Türkiye'yi örnek alıp bu bayrağı seçmiş.
Tunus'ta, %99'u müslüman olan halkın, büyük çoğunluğu Maliki mezhebine mensuptur.
Tunus, 1881 - 1956 arasında, 78 sene Fransız işgalinde kalmıştır. Bu nedenle halkın ekserisi, Arapça yanında iyi derecede Fransızca da konuşabilmektedir. Wikipedia'da Tunus!
Tunus, 1574 - 1881 seneleri arasında, tam 326 sene Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Ve halen sokakta insanlar, soylarının Türkiye'ye dayandığı iddiasındalar. Türkiyelilere halen duyulan sevginin temelleri de bu olsa gerek. Tunus'ta Osmanlı İzleri!
Tunus seyehatimize başlamadan önce, Tunus'la ilgili genel bazı bilgileri hatırlatmakta fayda var.
![]() |
Kuzey Afrika'da Tunus |
Tunus, 10 milyon nüfusa sahip, Afrika'nın kuzeyinde bulunan bir Akdeniz ülkesi. Komşuları da, yine kendileri gibi Arap olan Libya ve Cezayir.
Tunus'un hilal ve yıldızlı bayrağı, bizim bayrağımızı andırmaktadır. Rivayete göre de, Tunus'u 1957 - 1987 arası 30 sene diktatörlükle yöneten Habib BURGİBA, halkı kandırabilmek için 'halifenin bayrağı' diyerek Türkiye'yi örnek alıp bu bayrağı seçmiş.
Tunus'ta, %99'u müslüman olan halkın, büyük çoğunluğu Maliki mezhebine mensuptur.
Tunus, 1881 - 1956 arasında, 78 sene Fransız işgalinde kalmıştır. Bu nedenle halkın ekserisi, Arapça yanında iyi derecede Fransızca da konuşabilmektedir. Wikipedia'da Tunus!
Tunus, 1574 - 1881 seneleri arasında, tam 326 sene Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Ve halen sokakta insanlar, soylarının Türkiye'ye dayandığı iddiasındalar. Türkiyelilere halen duyulan sevginin temelleri de bu olsa gerek. Tunus'ta Osmanlı İzleri!
Tunus, Habib BURGİBA'nın diktatörlüğünden sonra, 25 sene de Zeynel Abidin bin Ali'nin diktatörlüğüyle yönetilmiş, Ocak 2011'de işsiz bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan halk ayaklanmasından sonra da, demokrasiye geçilmiştir.
![]() |
Uyku vakti |
Bu kısa genel bilgilerden sonra, biz gezimize devam edelim.
Bu defa yolculuğumuz Türk Hava Yolları (THY) ile değil, TunusAir ile. THY'nin konforunu TunusAir'de bulamayınca da, bu kısa yolculuk bile sıkıcı hale geldi ve kendimi fotografta da görüldüğü gibi uykuya verdim. :) Babam da bu açığımı kaçırmayıp fotoğraflamış.
Tunus'un Kartaca havaalanına indiğimizde, tahminimizden daha soğuk bir Tunus'la karşılaştık. Sadece bir ay süren Tunus'un kış havası bize denk gelmişti. Eğer yolunuz Aralık - Ocak aylarında Tunus'a düşerse, siz siz olun, tedbiri elden bırakmayın ve yanınızda kışlık malzemelerinizi bulundurun.
Başkent Tunus'un takriben 60km güneyinde bulunan Hammamet isimli bir şehirde bulunan otelimize yerleşebilmek için, havaalanından 40dk.lık bir yolculuk yaptık. Tur firmaları genelde Hammamet veya Suse şehrinde konaklatıyormuş müşterilerini. Tunus merkezde otel bulmak epeyce zor. Çünkü Tunus, 10 milyonluk nüfusuna rağmen, her sene 6 milyon turist ağırlıyormuş.
Türkiyeli olan ve 12 senedir Tunus'ta yerleşik olan rehberimiz, yol boyunca bizlere, Türkiyeli olmanın Tunus'ta ne kadar avantajlı olduğunu anlattı. Araç kullanırken yaptığınız trafik ihlallerini bile Türkiyeli olduğunuzu söylediğinizde polisler görmezden gelebiliyormuş. (Yolculuğumuz boyunca, kiraladığımız araçta bu avantajdan elbette biz de faydalandık :) )
Akdeniz kıyısındaki otelimizde sabah erkenden uyanıp sabah namazlarımızı kıldıktan sonra sahilde biraz yürüyüş yapıyoruz. Güneşin doğumu harika.
Kahvaltıdan sonra, 3 günlüğüne 195$'a kiraladığımız aracımızı teslim alıp, başkent Tunus'a doğru yola çıkıyoruz. Yollarda ilk dikkat çeken şey, hemen her yol ayrımında polis kontrolünün çok sıkı olması. Devrimden bu yana henüz 2 sene geçmesine rağmen gerginlik azalmamış gibi.
30dk'lık bir yolculuktan sonra başkente varıyoruz. Başkentte her şey, eski ismiyle Burgiba bulvarı, yeni ismiyle Özgürlük Bulvarı olan bulvarın etrafında. Özgürlük Bulvarı girişinde aracımızı parkedip, her iki yanı ağaçlarla kaplı bu güzel bulvarda yürümeye başlıyoruz. İşte, ilk gözümüze çarpan füzeye benzeyen haliyle Zafer anıtı. Sağ elime almaya çalıştığım Zafer anıtının fotoğrafını sağ yanda görebilirsiniz.
Sağlı sollu Fransız usulu kafelerin sandalyeleriyle dolu olan bulvarın orta yerinde, 14. yy.da Tunus'ta doğan, İslam dünyasının büyük düşünürlerinden İbn-i Haldun heykeli var. Onun da etrafı dikenli tellerle ve askeri araçlarla sarılmış. İbn-i Haldun'un sol tarafında, büyükçe bir Katolik kilisesi var. Yılbaşına bir gün kaldığından, kilisede de bir hareketlilik var. Annem ve babam kiliseyi gezmek için giriyor ama ben içeride bunalıp, biran önce dışarı çıkmak için babama baskı yapıyorum ve kazanıyorum da. Hafif bir yağmur eşliğinde, bulvarın diğer ucuna doğru yürüyoruz.
Akdeniz kıyısındaki otelimizde sabah erkenden uyanıp sabah namazlarımızı kıldıktan sonra sahilde biraz yürüyüş yapıyoruz. Güneşin doğumu harika.
Kahvaltıdan sonra, 3 günlüğüne 195$'a kiraladığımız aracımızı teslim alıp, başkent Tunus'a doğru yola çıkıyoruz. Yollarda ilk dikkat çeken şey, hemen her yol ayrımında polis kontrolünün çok sıkı olması. Devrimden bu yana henüz 2 sene geçmesine rağmen gerginlik azalmamış gibi.
![]() |
Zafer anıtı |
Sağlı sollu Fransız usulu kafelerin sandalyeleriyle dolu olan bulvarın orta yerinde, 14. yy.da Tunus'ta doğan, İslam dünyasının büyük düşünürlerinden İbn-i Haldun heykeli var. Onun da etrafı dikenli tellerle ve askeri araçlarla sarılmış. İbn-i Haldun'un sol tarafında, büyükçe bir Katolik kilisesi var. Yılbaşına bir gün kaldığından, kilisede de bir hareketlilik var. Annem ve babam kiliseyi gezmek için giriyor ama ben içeride bunalıp, biran önce dışarı çıkmak için babama baskı yapıyorum ve kazanıyorum da. Hafif bir yağmur eşliğinde, bulvarın diğer ucuna doğru yürüyoruz.
Bu bulvarın en son noktasında da, eski şehir (medina diyorlar) ve yeni şehiri birbirinden ayıran Bab-ul Bahr (Deniz kapısı) bulunuyor. Bu kapı çok ilginç bir kapı. Bu kapıdan geçince, adeta Alice'in aynadan geçip farklı bir aleme dalması gibi, eski çarşının birbirinden karışık labirentli sokaklarına dalıyorsunuz. Bab-ul Bahr'den geçip, bir kafeye oturuyor ve ismi Türk Kahvesi olan ama espiresso'yu andıran bir kahve içiyoruz.
Her yerde olduğu gibi, burada da babamın tanıdıkları çıkıyor ve ben buna hiç şaşırmıyorum. Anadolu Ajansı'nın Tunus şefi olan bu beyle babam koyu bir muhabbete başlıyor. Muhabbetin bazı bölümleri ilgimi çekse de, ben etrafı gözlemlemekle meşgulüm.
Namaz kılma gerekçesiyle kafeden kalkıp, medina'ya giriyoruz. Medina, İstanbul'un Tahtakalesi'ni andıran, turistlerin ilgi odağı olan bir yer ve buraya 'suuk' da diyorlar. Tunus'a ait ne varsa bu suuklarda bulmak mümkün. Bab-ul Bahr'in tam karşısındaki sokaktan giriyor ve Zeytuna Camii'ne doğru yürüyoruz. Ama yanımızda iki bayan olunca, alış-verişe dalmadan yürümek elbette imkansız oluyor.
Her yerde olduğu gibi, burada da babamın tanıdıkları çıkıyor ve ben buna hiç şaşırmıyorum. Anadolu Ajansı'nın Tunus şefi olan bu beyle babam koyu bir muhabbete başlıyor. Muhabbetin bazı bölümleri ilgimi çekse de, ben etrafı gözlemlemekle meşgulüm.

Benim ilgimi ise, canlı hayvanların dondurulduktan sonra çerçeve içerisine alınmış halleri çekiyor. Bunları önce maket sanmıştım, oysa hepsi gerçek. Kelebekler, kertenkeleler, akrepler, yılanlar, sincaplar vs. Çok ilgi çekici. Tabii ki babam bunların hiç birini almıyor. Bayanların alış-veriş ısrarı yanında bir de ben ısrarcı olmak istemiyorum.

Çarşı boyunca, Türkiyeli olduğumuzu anlayanlar, Türkiye'ye ait dizi film karakterlerinin isimleriyle sesleniyorlar bize. En meşhuru da Murat Alemdar. :)
Küçük bakır tepsilere ilginç figürler kazıyan insanlar da var. Bunlar da tursitlerin ilgisini çekiyor. Bu bakırlar arasında Türkiye ve Tunus bayrağı birlikte işlenmiş olanları bizlere gösteriyorlar.
Yolun sonu Zeytuna Camiine çıkıyor. Bu camiiye girip, öğlen ve ikindi namazlarımızı babamla birlikte cemaat olup eda ediyoruz.
Camiinin içerisinde bir hocaefendi tefsir dersi yapıyor ve kalabalık bir gurup, aktif katılım sağlayarak dersi takip ediyor. Zeytuna camii 9.yy'da yapılmış ve ilginç bir mimarisi var. Bizim camiilere benzemiyor. Dikdörtgen şeklinde ve bolca sütunlardan oluşuyor iç mekanı. Yerlerde halıdan ziyade hasırlar var. Sıcak memleket olduğu için sanırım. Bir de, geniş ve güzel bir avlusu var. Avlunun bir ucunda da, yine bizim minarelerden çok farklı, dökdörtgen biçiminde bir minaresi. Sonradan fark ettimki, Tunus'taki tüm minareler dikdörtgen şeklinde.
![]() |
Zeytune Camii |
![]() |
Zeytune Camii minaresi |

Namazdan sonra bayanlar alış-verişe dalınca, çarşı içerisindeki başkaca camiileri de geziyoruz babamla. Camiilerin bir kısmı 'bey', bir kısmı 'dayı' ismiyle bitiyor. Babama sorduğumda, Osmanlı döneminde Tunus yönetiminin bir dönem 'beyler', bir dönem de 'dayılar' tarafından yürütüldüğünü öğreniyorum. Yandaki fotograf da, bir 'bey' camiinin haziresinde bulunuyor. Çok ince bir mimari ve işçilikle yapılmış.
![]() |
Belediye Sarayı |
Zeytin ağacından yapılmış çok güzel tabak, kaşık, çatal, tarak vb. dükkanlar yanında, yine rengarenk deriden malzemelerle dolu dükkanları hızlıca geçerek, büyükçe bir meydana çıkıyoruz. Meydan, Tunus'un idari birimlerine ait binalarla dolu. Belediye binasından bakanlık binalarına kadar hemen tüm Tunus'un yönetim binaları burada. Ancak babamın ve benim ilgimizi en çok, Osmanlı döneminde yapılan bir hastahane (şifahane) çekiyor.
![]() |
Osmanlı Şifahanesi |
![]() |
Maliye Bakanlığı |
Kapısında Arapça ve Latin alfabesiyle 'Aziz Osmanlı Şifahanesi' yazan bu güzel bina, halen hizmete devam ediyor. Ağaçlarla kaplı büyükçe bir bahçesi var. Bu hizmet binalarını görünce, bunu yapan ecdadımıza dua etmeyi de ihmal etmiyoruz.
Onlarca Osmanlı yapımı binadan bir diğer ilgimi çekeniyse, halen Maliye Bakanlığı binası olarak kullanılan bina. Girişin üstünde, çok ilginç, iki ayrı yöntemle zamanı gösteren saatler mevcut.
Vaktin hayli ilerlemiş olduğunu görünce, babamla aceleyle Medina'dan aşağı inip, annemlerle buluşuyoruz. Çünkü daha sırada Kartaca harabeleri ve Sidi bu Said var görülmesi gereken.
Ama, acıktığımızı hissediyoruz ve en iyi Tunus yemeklerini bulabileceğimiz bir lokanta arayışına giriyoruz. Tavsiye üzerine, Özgürlük Bulvarı'ndaki Le Capitole restauranta gidiyoruz. Büyükler Kuzey Afrika'nın meşhur yemeği Kuskus istiyorlar. Ben ise pizza söylüyorum. :)
Burada bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum. Benim gibi yemek seçen ve az yiyen biriyseniz, farklı ülkelerde aç kalma riskiniz var demektir. Tunus'ta da yemeklere deniz ürünlerinin hemen her çeşidini karıştırıyorlar. Bana gelen pizzada da, deniz böceği diyebileceğim deniz ürünleri olduğundan, haliyle yine doyamadan kalktım masadan. :(
Şehir merkezinden 15dk'lık bir yolculuktan sonra Kartaca harabelerinin bulunduğu bölgeye geliyoruz. Kartaca, M.Ö 800'lü senelerde kurulmuş bir antik şehir devletiymiş. Romalılarla uzun savaşları olmuş. Vahşi bir gelenekleri de varmış. Bir aile, en büyük çocuğunu tanrılara kurban edermiş.
Asıl ilginç olansa, Kartaca kralı Hannibal'ın, Romalılarla savaşmak için geldiği Anadolu topraklarında ölüp, mezarının Gebze yakınlarında olduğunu öğrenmemdi. Kartaca'yla ilgili ayrıntılı bilgiye Wikipedia'dan ulaşabilirsiniz.
Yeryüzünü dolaşıp antik kentleri görünce, babamın sık sık hatırlattığı Enam süresi 11. ayet aklıma geliyor; قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَعَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ De ki: «Yeryüzünde dolaşın ve bakın ki, yalancıların sonu nasıl olmuş?»
Kartaca'da, büyük İslam düşünürü İmam Gazali adına faaliyet gösteren Beyt-ül Hikme isminde bir Enstitü var. Hemen sahilde. Çok güzel bir bina. Felsefe vb. ilimler öğretiliyormuş. Beyt-ül Hikme'nin bulunduğu bölge, Tunus'un en lüks semtlerinden biri olduğunu kapılardaki hizmetçiler ve sokaklardaki lüks arabalarla hissettiriyor. Habib Burgiba'nın da, Zeynel Abidin Bin Ali'nin de sarayları buradaymış.
Biraz da dedikodu. Zeynel Abidin Bin Ali'nin Tunus'tan kaçarken karısının yanında taşıyamadığı eşyalar, bu bölgede bir sarayda satışa çıkmış ve 20milyon$ gelir bekleniyormuş. Sadece günlük kullandığı malzemelerden beklenen gelir???
Kartaca'dan sonra, hemen yakınındaki Sidi bu Said şehrine geçiyoruz. Yolda İmam Malik adına yaptırılan Malik bin Enes camiini görüyoruz. Ancak bu camii bile Zeynel Abidin bin Ali'nin ismiyle anılıyor maalesef.
![]() |
Kuskus yemeği |
Ama, acıktığımızı hissediyoruz ve en iyi Tunus yemeklerini bulabileceğimiz bir lokanta arayışına giriyoruz. Tavsiye üzerine, Özgürlük Bulvarı'ndaki Le Capitole restauranta gidiyoruz. Büyükler Kuzey Afrika'nın meşhur yemeği Kuskus istiyorlar. Ben ise pizza söylüyorum. :)
Burada bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum. Benim gibi yemek seçen ve az yiyen biriyseniz, farklı ülkelerde aç kalma riskiniz var demektir. Tunus'ta da yemeklere deniz ürünlerinin hemen her çeşidini karıştırıyorlar. Bana gelen pizzada da, deniz böceği diyebileceğim deniz ürünleri olduğundan, haliyle yine doyamadan kalktım masadan. :(
![]() |
Kartaca harabeleri |
Şehir merkezinden 15dk'lık bir yolculuktan sonra Kartaca harabelerinin bulunduğu bölgeye geliyoruz. Kartaca, M.Ö 800'lü senelerde kurulmuş bir antik şehir devletiymiş. Romalılarla uzun savaşları olmuş. Vahşi bir gelenekleri de varmış. Bir aile, en büyük çocuğunu tanrılara kurban edermiş.
Asıl ilginç olansa, Kartaca kralı Hannibal'ın, Romalılarla savaşmak için geldiği Anadolu topraklarında ölüp, mezarının Gebze yakınlarında olduğunu öğrenmemdi. Kartaca'yla ilgili ayrıntılı bilgiye Wikipedia'dan ulaşabilirsiniz.
![]() |
Beyt-ül Hikme |
Kartaca'da, büyük İslam düşünürü İmam Gazali adına faaliyet gösteren Beyt-ül Hikme isminde bir Enstitü var. Hemen sahilde. Çok güzel bir bina. Felsefe vb. ilimler öğretiliyormuş. Beyt-ül Hikme'nin bulunduğu bölge, Tunus'un en lüks semtlerinden biri olduğunu kapılardaki hizmetçiler ve sokaklardaki lüks arabalarla hissettiriyor. Habib Burgiba'nın da, Zeynel Abidin Bin Ali'nin de sarayları buradaymış.
Biraz da dedikodu. Zeynel Abidin Bin Ali'nin Tunus'tan kaçarken karısının yanında taşıyamadığı eşyalar, bu bölgede bir sarayda satışa çıkmış ve 20milyon$ gelir bekleniyormuş. Sadece günlük kullandığı malzemelerden beklenen gelir???
![]() |
Sidi Bu Said köyü |

Her mavi kapı, bir masal dünyasına açılıyormuş kadar güzel. Ben yine öyle hayal etmeye devam edeceğim.
Turistlere yönelik hediyelik eşya dükkanlarından birinde, zeytin ağacından yapılmış harika bir satranç tahtası görüyorum. Israrlarım sonucu babamı ikna edip satranç tahtasını aldırıyorum. Piyon, şah, vezir vs. de asker tasarımlı ve çok güzeller.
Yeri gelmişken hatırlatayım. Tunus'ta pazarlıksız hiçbirşey almayın. Söylenen rakamın yarısına bir bedelle bir şeyi çok rahat alabilirsiniz. Bazen bu rakam, söylenen bedelin onda biri bile olabiliyor. Bu çok kötü bir şey. Çünkü insan ne alsa 'acaba daha ucuza alabilir miydim?' diye düşünmeden edemiyor.
Burada yol boyu mandalin ağacı dolu ve mandalinler de üzerinde ama kimse koparmıyor. Etrafa da hoş bir koku yayıyorlar. Cafelerde çok güzel naneli çay var ve bol şekerli. :)
Sidi Bu Said'de sıkılmadan uzunca bir vakit geçiriyoruz.
![]() |
Heryer Fransız mallarıyla dolu |
Evlerine ulaştığımızda, ev sahibinin Mustafa isminde benden bir yaş büyük oğluyla tanışıyorum. Tunus'ta Iraklıların bir okuluna gidiyormuş. Ama Türkiye'yi çok özlemiş olmalıki odasının kapısına 'Tunus'u sevmiyom. Canım Türkiyem' yazmış. :) Demekki yabancı bir ülkede fazla kalınca sıkılıyor insan.
Babamlar çok geç saate kadar muhabbet ettiler, biz ise oyun oynadık. Geç vakitte otelimize gidebildik.
![]() |
Büyük Mescidin açık avlusu |
Senenin son günü, yine sabah namazı için uyanıp, erkenden yola koyulduk. Çünkü bugün güneye, Kayravan şehrine ineceğiz. Kayravan'da Rasulullah (sav)'ın sahabelerinden Ukbe Bin Nafi (ra) var ve bu bizi Kayravan'a daha bir bağlıyor.
Hz. Ukbe bin Nafi (ra) büyük bir komutanmış. Atlas okyanusuna kadar Kuzey Afrika'yı fethetmiş. Atlas okyanusuna geldiğinde, şu meşhur sözü söylemiş; 'Ya Rabbi, eğer önüme şu deniz çıkmasaydı, senin dinini yaymak için cihad etmeye devam eder, geri dönmezdim' Allah rahmetini esirgemesin, bizleri de bu şehid sahabinin şefaatine nail eylesin. Amin!
Kayravan şehrini kuran da Ukbe bin Nafi (ra)'dir. Bu şehir zamanla, Kuzey Afrika'da İslam'ın ilim merkezi olmuş. Şehrin en önemli merkezi Büyük Cami'dir. Ama halk arasında 'Okba mescidi' diye biliniyor. Camiinin, insana huzur veren bir atmosferi var. Halen ibadete açık olan bölümüne, günün belli saatlerinde girilebiliyor. Ancak, müslüman olunca, her saat açık.
Kayravan'da başkaca tarihi camiiler de var ama namaz vakitleri haricinde mescidler kapalı.
![]() |
Büyük Mescidin dış revakları |
Bir de burada ilginç bir uygulama var. Ezan normal vaktinde okunmakla birlikte, öğlen namazı ikindiye 15-20 dk kala kılınıyor. Ve cemaat dağılmadan ikindi okunup, ikindi de hemen eda ediliyor. Çalışanlar için iyi bir uygulama.
Kayravan'da esnaf haricinde kimseye adres sormayın. Hemen yapışıp, yardımcı olup, gün boyu yanınızdan ayrılmıyorlar ve elbette sonunda para talep ediyorlar.
Kayravan'da da tüm evler beyaz badanalı, kapı, pencere ve cumbaları ise mavi boyalı. Ancak Mescidler hariç. Mescidlerin kapı ve pencereleri yeşil boyalı olduğundan rahatça evlerden ayırabilirsiniz.
Kayravan'da esnaf haricinde kimseye adres sormayın. Hemen yapışıp, yardımcı olup, gün boyu yanınızdan ayrılmıyorlar ve elbette sonunda para talep ediyorlar.
Kayravan'da da tüm evler beyaz badanalı, kapı, pencere ve cumbaları ise mavi boyalı. Ancak Mescidler hariç. Mescidlerin kapı ve pencereleri yeşil boyalı olduğundan rahatça evlerden ayırabilirsiniz.
![]() |
Kayravan'ın su kuyularında biz :) |
İspanya'da El-Hamra sarayındaki meşhur fıskiyeli havuzun ilk hali de Kayravanlı mühendislerce tasarlanmış ve uygulanmış.

Kayravan'da, görülmesi gereken başkaca yerler de varmış ancak biz, halkın Sidi bu Sahab dediği, sahabe Ukbe bin Nafi'nin kabrine gitmek için sabırsızlanıyoruz.
Ukbe bin Nafi'nin kabrine de, tıpkı Eyüp Sultan hazretlerinin kabrine Türkiye halkının gösterdiği ilgi gibi Tunuslular ilgi gösteriyor. Çok bakımlı ve temiz bir mescid içerisinde kabir. Olanca saygınızı takınarak giriyorsunuz huzuruna. Babamla sahabe efendimizin huzuruna varıp, duamızı yapıyoruz. Öğlen ve ikindi namazımızı da orada eda ediyoruz.
Kayravan'dan ayrılıp Suse şehrine doğru yola koyuluyoruz ancak şehir çıkışında hız sınırını aştığımız için polis tarafından durduruluyoruz. Babam, Türkiye ehliyetini çıkartıyor ve sorun hemen halloluyor. :) Bunu sevdim. Keşke Türkiye'de de böyle kolay olsa. :)
Suse şehrinde hemen hemen anlatılacak hiç tarihi bir mekan yok. Tamamen yaz turizmine dönük bir şehir.
Bu arada, annem ve babamın, Aralık 2009'da, İsrail'in Gazze ablukasını kırmak için Mısır'ın el-Ariş şehrinde tanıştıkları bir arkadaşlarının daha Tunus'ta olduğunu öğreniyorum. Ve annemin yolboyu mesajlaşmalarından anladığım kadarıyla, şimdi de onu ziyarete gideceğiz. Haritaya bakıyoruz. Anlaşılan, güneye doğru uzun bir yolumuz var. Çünkü, Mahares ismindeki bu köy, Sfax ve Gabes şehirleri arasındaymış. 160km yolumuz var. Allah'tan Sfax'e kadar otoban ve direksiyonda babam var. 1 saat sonra köye ulaştık. :)
Annem ve babamın arkadaşı, Sara isminde bir kız. Çok güleryüzlü ve çok konuşkan. Her dilden konuşuyor. Tunusta herkes çokça dil biliyor.
Evde yemek hazırlamışlar. Namazları kılıp sofraya oturuyoruz. İlk gün annem bir kitaptan 'Tunus'ta insanların dışarıda yeme alışkanlıkları olmadığından, en güzel Tunus yemekleri evlerde yapılır' diye okumuştu. Doğruymuş. Ama, pizzasından deniz ürünü çıkan ben, Tunus'ta her şeyi yememe kararı aldığımdan, yine aç kalıyorum.
Geç vakitte otele doğru yola çıkıyoruz. Yolda uymuş olmalıyım. 2013'e yolda uyurken girdim yani. Diğer uykularımdan hiç farklı değildi. :)
Sonraki günümüz de başkent ve çevresinde geçtiğinden, anlatacak başkaca şey maalesef yok.
Safari hayalleriyle geldiğim Tunus'tan eli boş dönüyorum. Anladımki Tunus'ta 'Safari' denince, çölde jiplerle tur atmak anlaşılıyormuş. Ama yine de güneye kadar inip, Steven Spielberg’in “Yıldız Savaşları” ve “Kutsal Hazine Avcıları” filmlerinin çekildiği Matmata’yı görmek isterdim.
Tunus'tan en çok aklımda kalansa, annemin hemen her fırsatta 'Araplar Tunus'a 'Tunis'i Hadra' diyor. Şimdi anladım neden Yeşil Tunus dediklerini' sözüydü. Bir de 'Nahda hareketi' ve 'Gannuşi' hakkındaki konuşmaları.
TUNUS İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
Konumu: Kuzey Afrika'da, Akdeniz'in kıyısında, doğusunda Cezayir, batısında Libya yer alır.
Konumu: Kuzey Afrika'da, Akdeniz'in kıyısında, doğusunda Cezayir, batısında Libya yer alır.
İklimi: Kuzeyi tipik Akdeniz iklimi, yani yazlar kuru ve sıcak, kışlar ise yağışlı ama yumuşaktır. Sıcaklık en fazla 32C civarındadır ve hiç 6C'nin altına düşmez. Güneyine ise çöl iklimi hakim ve hava oldukça bunaltıcı.
Başkenti: Tunus
Nüfusu: 10.000.000
Para Birimi: Tunus Dinarı. (1TL = 1TD)
Dili: Arapça ve Fransızca.
Dini: Müslüman
Saat farkı: -1 saat
Telefon Kodu: 00+216. Başkent Tunus için ayrıca 71 tuşluyorsunuz.
Vize: Pasaport yeterli; vize istenmiyor.
ULAŞIM
Başkenti: Tunus
Nüfusu: 10.000.000
Para Birimi: Tunus Dinarı. (1TL = 1TD)
Dili: Arapça ve Fransızca.
Dini: Müslüman
Saat farkı: -1 saat
Telefon Kodu: 00+216. Başkent Tunus için ayrıca 71 tuşluyorsunuz.
Vize: Pasaport yeterli; vize istenmiyor.
ULAŞIM
Tunus Air : Cuma ve pazar günleri hariç her gün başkent Tunus'a uçuş düzenleniyor. Gidiş-dönüş iki ay süreli uçak bileti, vergiler dahil 365 Euro.
THY: Türk Hava Yolları'nın pazartesi, çarşamba, cuma ve pazar günleri 10.30'da uçuşu var. Gidiş-dönüş 14 günlük bilet, vergiler dahil 263 Euro.
DOLAŞIM
THY: Türk Hava Yolları'nın pazartesi, çarşamba, cuma ve pazar günleri 10.30'da uçuşu var. Gidiş-dönüş 14 günlük bilet, vergiler dahil 263 Euro.
DOLAŞIM
Başkentte, havaalanından şehir merkezine, otobüs servisi veya taksi ile ulaşabilirsiniz. Otobüsle 20, taksiyle 10 dakika sürer. Şehir içinde her yere otobüs veya minibüs ile gidebilirsiniz. Ayrıca raylı sistem de mevcut. Başkent Tunus ile Cerbe, Monastir, Sfax, Tabarka ve Tozeur arasında Tunus Air ile ulaşım sağlayabilirsiniz.
Ulaşım için bir başka seçeneğiniz ise araç kiralamak...
Ulaşım için bir başka seçeneğiniz ise araç kiralamak...